Mürekkebin sonuna kadar doluydu
Boşa harcayanlara üstünlük taslarcasına
Rengi de koyu siyahtı
Bütün zehrin üstünü kapatmak istercesine
Benimse siyahımdan oluşan açıklığım vardı
Senin aksine, olmayan hüsranları kendime çekmezdim
Yıkılmış pencerenin altında hayattaydım
Kuş vardı bir tane
Tüyleri kendince esintiye meydan okuyan
Halbu ki, bir esinti aciz kuşu götürmeye yetmez mi?
Hayatta kalanlar cemiyetiydi bizimkisi
Sizin tarafa aslında ben hiç ulaşmadım
Kırmızı uyarı dolu kapı olarak kaldıydı
Farkı açıma yakaladım o an
Açımı pencerene sığdıramadım
Acımı evine sığdıramadım
Zira bana yeterdi o siyahlık
Zira sana yetmezdi o karanlık
Sen hüzün nedir bilir miydin?
Doğduğun kişi misin ki sen?
Kimsin sen?
Avucundaki çizgilere sığınmış kadın mı?
Nefretine saldıran küçük kız mı?
Ben, hâlâ yıkılmayan o köprü
Sen, acizlikle başını eğmiş kötürüm kişi
Bu da bizim hastanemizden çıkış haritamız.