Kategorisiz

Sevgili…’ye mektup

Sevgili …,

Bugün sıradan, öylesine, sıcak ama iç karartıcı bir gün. Ve ben bunu günün sonunda anlıyorum. Meğer ne kötü bir günmüş! Hala eksiklerim, kendi içimde yerime oturtamadıklarım, dahası sığdıramadıklarım varmış. Bana kalırsa bu bir ızdırap.

Bu evrene neden geldiğimi bilmiyorum, belki yalnızca imtihan için fakat asıl sorun zaten neden geldiğim değil; asıl sorun, bu dünyadaki varlığımın hakkını verebilmiş olmam.

Öyle bir araftayım ki bu sorunun cevabını dahi veremiyorum kendime. Yine bir çelişki, yine bir karamsarlık.

Bazı günler sahip olmadığım arkadaşıma mektuplar yazasım gelir, sonra onun var olmadığı ilişir aklıma. Olmayan birine çaba harcamak boş gelir gözüme.

Sonra, “Ben de kendime yazarım!” derim ama hevesimin ara ara beni yoklaması dışında eyleme dökülmez. Çünkü elim kağıda gitmez, parmaklarım, güzel sayılmayacak yazımla kendimi kendime anlatmak isteyişime güler, kalemi tutmaz.

Bazı günler kendimi çizime adar, birkaç yerini tamamladıktan sonra bir ağırlık düşer bedenime veyahut da yorulan ruhuma. Hemen bitiresim, boyalarımı saçtığım o yerden kalkasım, bir an önce koltuğa yığılasım gelir. Uyumak isterim. Hatta hayatımdaki her anıma şahit olmuş şahısa da “Çizime ara vereceğim, yapmam uzun süre.” derim. Oysa birkaç gün, birkaç hafta sonra elinde boyalarla “Yine biz!” diyerek yerine kurulan da benimdir. Öylesine araf…

Bazı günler ise, zihnimde defalarca kez düşlediğim, her defasında diyaloglarına değin yeni şeyleri ilmek ilmek işlediğim eylemi gerçekleştirmek, yazmak isterim. Ama ne var ki deftere yazmak huyum olmadığından veyahut da telefonun ekranına hapsolmak istemediğimden bu isteğimden de çabucak vazgeçirim. Kendime ait bir dizüstü bilgisayarım olsun, orada rahat ederim diye düşünürüm ancak aslında bunun ardına sığındığım bahanelerimden biri olduğunu da içten içe bilirim.

Günlerim böyle geçer benim, anne karnında odamı paylaştığım en değerli kişinin hayattaki varlığı yetmez, kendime bir arkadaş ister, hatta daha da bencil olup ‘arkadaşım’ sıfatını taşıyacak kişinin yalnızca benimle arkadaş olmasını isterim.

Ona mektuplar yazmak, onu hiç tanımama rağmen güzel hediyeler hazırlamak, kartpostallar göndermek isterim. Belki biraz geri kafalılık gibi gelir teknolojinin geliştiği bu dönemde böylesine şeyler istemek ama, ruhum buraya ait olmadığından ben yine de isterim. Çünkü bilirim ki ruhum en zarif, en naif düşünceli yazarların dönemindedir, onlarla yaşamak, onların dostları olmak isterdi.

Sevgili…, bugünlerde içimdeki yalnızlıklar, kapanmasını dilediğim boşluklarla sarmaş dolaş, onlar dahi birbirlerinin dostu, sırdaşı. Ama bana yer yok. Şimdi sanki bir intihar mektubunu okuyor gibiyim, içim öylesine küskün, öylesine dargın.

Fakat biliyorum ben, sen daima yanımdasın, sen benim hiç olmayan ikinci arkadaşımsın.

Biliyorum, hayat devam ediyor ve ben yalnızlığımla yine baş başayım. Hayat devam ediyor ve ben de.

  • Kalbindeki boşluklar güzelliklerle dolsun, sevgili…

Sevgilerimle sana değer veren K.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir