Medya, Sinema

Umudun Kırılışı: Daima Lilya.

Daima 16, daima meleksi, daima masum..

Lilya 16 yaşında, Eski Sovyetler Birliği’nin bir ülkesinde, sadece annesiyle yaşayan bir kız. Hikaye annesinin onu internetten tanıştığı bir Amerikan ile birlikte yaşamak için terk etmesiyle başlıyor. Lilya’ya bir süre teyzesi bakıyor (bakmak denirse..) ve Lilya bulunduğu konumda mümkün olan tek işe başlıyor: Seks işçiliği. 

Daha hiçbir şey belli değilken, ilk dakikalarda verilen Lilya’nın koşma sahnesi bana birinden kaçtığı izlenimini vermişti. Oysa ki birinden değil; herkesten, her şeyden, içinde basketbol topu gibi elden ele atıldığı gerçeklikten kaçıyordu. 

Hikayenin en garip kısmı, olacak her şeyi aslında biliyorsunuz. İçinizdeki ses neler olacağını söylüyor ancak bir film olduğu için muhakkak iş başka yerlere sarpar diye düşünüyorsunuz. Sarpmıyor. Çok gerçek. 

Kendi yansımamızı görüyoruz adeta Lilya’nın yüzünde; çocuksu masumluğun gittikçe hayatın tokatının izlerini taşıyan, yine de çabalayan bakışlara dönüşmesi.

   

2 gün sürdü filmi izlemem, tek seferde sindiremedim hepsini. Renk paletsiz, dünyayı olduğu gibi sunan bir film. Sadece kalbimizi değil gözlerimizi de acıtmak amacıyla yapılmış gibi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir