Benden, Denemeler

SARAYBOSNA & KENTSEL HAFIZAYA DAİR – SIFIR BİR

Tarihi kaynaklara göre, mimari alanda sanatın yeri mimarlık tarihi kadar eskidir. Eğer mimarlık alanı, özünde sanatı barındırıyor ise, hikayelendirme de mimarlığın özünde taşıdığı sanatın ifade dilidir. Buna göre, her yapının bir hikayesi vardır diyebilir miyiz?

Saraybosna birçok farklı medeniyeti bünyesinde barındırmış bir şehir. Bascarsija’dan Ilidza’ya bir tramvay yolculuğu yaptığımda, her seferinde kendimi bir zaman tünelinde gibi hissederim. Bunun başlıca nedenlerinden biri, gelen ve giden her medeniyetin bu şehre miras bıraktığı mimari yapılardır. Farklı medeniyetlerin mirası olan her bir mimari yapı, okumasını bilene nice hikayeler anlatır.

1992-95 döneminde, savaşın her türlü hoyratlığına tanıklık eden ve dahi maruz kalan; bu şehrin insanları kadar, mimari yapılarıdır da. Yakılıp yıkılarak her türlü işkenceyi gören bu yapılar, tüm o zulme rağmen ayakta kalarak günümüze kadar ulaşmayı başarmışlardır. Savaşın toplumsal kahramanları kadar, mimari kahramanları olduğu da göz ardı edilemez. Çünkü mimari, bir medeniyetin kendini ve hüküm sürdüğü dönemi ifade dilidir. Anlattığı hikayeler ise bir toplumun hafızasıdır.

Halihazırda, birçok mimari yapının göğsünde adeta bir özgürlük nişanı gibi taşıdığı kurşun izleri, okumasını bilene çok şey anlatır. “Üzerinden yıllar geçmesine rağmen, savaşın izleri hala silinemedi” yargısı yerine; “Savaş gazisi sayılan mimari yapılar, kentsel hafızanın en değerli parçalarındandır” yargısı bu şehrin savunduğu değerlere daha yakın bir yargıdır.

Kentsel hafıza bağlamında, şehrin taşıdığı diğer nişaneler;  “Sarajevska Ruza” –

Şehrin göğsünde bir nişan olarak taşıdığı diğer nişaneler, yerel dilde”Sarajevska Ruza” olarak anılan ve Türkçe’ye “Saraybosna Gülü” olarak çevrilen izlerdir. Başkent Saraybosna’ya atılan havan topları nedeniyle insanların hayatlarını kaybettiği yerlerde, top mermilerinin çeşitli yüzey ve zeminlerde bıraktığı bu kıymetli izler, kırmızı reçine ile doldurularak, toplumsal hafızayı diri tutmak adına anıt haline getirilmiştir. Bu eylem, bir önceki kurşun izleri için dile getirilen temelsiz yargının aksine; yerel toplumun değer yargılarının kentsel hafızayı koruma ve aynı zamanda sosyal hayata entegre etme eğiliminde olduğunun bariz bir göstergesi niteliğindedir.
Tüm bu yargı ve örnekler bağlamında, mimari ve kentsel hafıza ilişkisini tanımlamaya cüret edersek eğer; aynı insanoğlu gibi, bir şehrin mimarisi de zamana ve çevresinde gelişmekte olan olaylara maruz kaldığında değer ve nitelik kazandığı sonucuna varabilir miyiz?
Doğumundan itibaren, yaş alarak olgunlaştığı dönemde tanıklık ettiği tarihi süreç, bir şehrin kentsel hafızasını oluşturur ve insanoğlu misali ilgilisi ile birçok hikaye ve deneyim paylaşır; öğütler dahi verir. Değer bilen ve yoldaşlık eden yerel toplumuyla şanslı bir şehir olan Saraybosna, bu bağlamda deneyimlenmesi gereken bir yerdir.
 
Ne duruyoruz?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir