Mülteci bir kalbin öyküsü.
- Çocuk, sırtına bir çanta aldı. Arkasında bir şehrin yansımasını bırakarak yola çıkacaktı umut ettiklerine varmak için. Geride bırakması gereken hüzünden koydu çantaya bir parça. Bir parça endişe koydu, karamsarlık koydu. Azığı için hayal kırıklığı koydu kursağında kalacak, hayal kırıklığı… Meğerse gitmek tüm kalanları yanında götürmekmiş, bilmiyormuş bunu. Sonra düştü, arkasına bakmaktan önündeki taşı göremedi. O siyah, o karanlık, o kirli taşı. Ama umut edecekti, hayır, etmek zorundaydı. Hiç bilmediği bir yerde, üzünçlü duygularıyla yol alacak, çok eskilerde kalan unutulmuş bir duyguyu kazanmaya çabalayacaktı. Neydi onun adı? Sahi, neydi o aklıma gelmeyen kelime? Hah, hatırladım şimdi, mutluluk… Sahi, mutluluk mu cidden? Şimdi bence mutluluk, ocağında yemek pişen sıcak evlerde, o viran şehirlerde kaldı.