Yaşamın çırpınışları. Bazen bir kirpikte. Bazen dalından az evvel düşmüş bir yaprakta. Çoğu zaman bir gülüşte.
Farkına varana hediye varmayana ise ızdırap. Çekilmez bir çile. Kaçışı olmayan bir son.
En nihayetinde yaşama döner insan. Kendini onun kucağında bulması yine kendindendir. Muğlak bir iki söz.
Göz kaçırış. Toparlanamayış. Hepsinin sana yeniden dönmesine izin vermediğinde hep köşeye kısıldın.
Kendini bile isteye kurban ettin. Sessizliğin bir kaçış olacaktı hesaplarına göre.
Kendi sonunu hazırlamayı bildin. Bunu istedin. Insan istemeden hatalar yaparmış. Yalanladın. Hataların hep bilincinden
Uzak sayılmazdı. Hep içine yığdın topladıklarını. Her güzellik bedelini ödemeni bekler. Her zaman önce vermen gerekir.
Bunu hepsinden iyi sen biliyordun. Hepsinden çok sen dokunmuştun hayata, acılarına ve mutluluklarına.
Onların anlamaya çalıştıkları senin çoktan sindirdiklerindi. Sen deneyimledin, sen iliklerine kadar oydun.
Yaşamın kendisi.
Bunu bir fıkra gibi anlatıyorsun sağda solda.
İnsanlar güler sanıyorsun, acırlar belki de.
Hoşuna gider belki diye öylece bekliyorsun.
Sen insanlara alışamadın, tepkilerine de.
Seni olduğunla ve olacağınla görmelerini beklemek yaptığın en büyük aptallıktı.
İnsanlar eriği dalından koparır. Kökü doğasından toprağa bağlı ağacı doğasından koparır. Seni mi olduğun gibi bırakacaklardı.
Çirkin devinim içinde kendine bir yer edinmiş olmalıydın, bunu biliyordun. Herkesten daha çok.