Yaşamı parmak uçlarında selamlarken
Duyguları muğlaktı, bakışları yoksul
Bir mezarlıktan kopardığı papatyayı ekerken kalbine
Muhkemleşsin diye sevgisi
Sönüversin diye kızıl hüznü
Bilmezdi bir parça ölü kokacağını
Bir parça ölü olacağını
Ve hapsetti o günü defterinin arasında
Tatsın diye yıllar sonra, bulutu ve toprağı
Düşlesin diye, sevgiyi ve ölümü
Şimdi cellatlar kafeslere zulmü koyuyorlar müebbet
Maktüllerin saçlarında papatyalar filizleniyor
Toprağın rengi kızıldan sarıya çalıyor
Var mıdır bir yerlerde kazma ve kürek
Var mıdır kana kana içeceğim bir ümit
Ben ki, ağzındaki toprağı hoyratça silen
Şakaklarının zonklamasıyla diriliği hisseden
Kaç katman varken üzerinde, doğrulan
Hiç değilse gayette bulunan
Söyle, kaç ilmek dokunursa tamamlanır sebat
Kaç damla mürekkep akıtılırsa biter dert
Söyle, kaç damla okyanus gerekir akması gözlerden
Mezarlık ve papatya
Düşünceler, cellatlar, şefkat…
Çok yakında şu yoksul bakışlarım
Toprağa doyacak, doyacak.