Dünyanın kabul etmekle ilgili bir sorunu var. Duygularımı neden / nasıl bu kadar görmezden geldiğimi merak etmiştim. Oysa duygusal olmamın altını çizerken. Nasıl olurdu da bir başkasının hüznünü yürekten hisseden duygusal biri, kendi duygularını taşımamak için çantasına almazdı? Belki de duygusal boşluk oluşan yeri ,kendimle dolduramayınca başka başka kimselerin hisleriyle doldurdum ki kendimi düşünecek yerim kalmasın.
Düşüncelerimi bastırdım, hislerimi farketmedim, korkuları yok saydım. Ve mış gibi bir kişilik tasarladım. Merve öyle yapmaz. Merve böyle düşünmez. Olması gerekenlerle olduğum kişinin arası git gide açıldı. Kişiliğimi tanımlarken göz ardı ettiğim ruh işte tam da burda göstermeye başladı kendini. Hani merve öyle biri değildi? Aha dedim, bildiğimden ayrı biri daha var. Dur bi tanışalım. Tanıştıkça azaldı nedenini çözemediğim bazı korkular, ansızın gelen ataklar. Altında kaldığım sorumluluklar hafifledi.
Kendimizi kabul etmekle çok derdimiz var diye kafa yorarken gördüm ki dünyanın kabul etmekle ilgili bir sorunu var. Genel geçer görüşe,görünüşe uymayan herkesi her şeyi yokMuş gibi yapıyoruz. Bu muş gibiler mış gibiler her yerdeler.
Anneler “şöyle “ yapar. “Şöyle” yapamayan o anne bunun kendinde olmasını istemiyor. Reddetme başlıyor.
Kadın dediğin “şöyle” yapar. “Şöyle” yapamayan kadın eksik hissediyor.
Erkek adam “şöyle” giyinmez. “Şöyle” giyinen o erkek yalnızlaşıyor. Neden kendini yaşayamıyor?
Çünkü dünyanın kabul etmekle bir derdi var.