insanlar ne der yahu
Başlık çok tanıdık değil mi? Belki de gün içerisinde binlerce kez aklımızdan geçer. Tam olarak bu cümle olmasa da ” yok ya bunu giymeyeyim annem, babam, insanlar ne der?”, ” fikrimi söylersem eleştirirler”, ”bugün dışarı çıkmak istemiyorum ama çıkmasam arkadaşlarım beni eleştirir” ya da diğer versiyonu ” dışarı çıkmak istiyorum ama ailem izin vermiyor hakkımda kim bilir neler konuşacaklar”. Maalesef bu şekilde yaşamak normal geliyor değil mi? Peki ben size hepsinin anormal olduğunu söylesem. Evet eleştiri, yargı, projeksiyonlar, bakış açıları her yerde her zaman var. Gerçekten de insanların ağzı torba değil ki büzelim. Ancak her konuşulanı düşünerek başkalarının hayat tarzını benimseyerek yaşamaya çalışırken önemli bir yeri atlamıyor muyuz? Bu dünyaya gelen anatomik ve ruhani olarak inanılmaz varlıklar olan biz insanlar kendi öz değerimizi ve öz benliğimizi ne yazık ki kaybediyoruz. Çoğu zaman bize ait olmayan bakış açıları ve başkalarından satın aldığımız yargılarla hayatımızı geçindirip gidiyoruz. İnsanların her yaptığı ve dediği bizim pusulamız gibi. Özellikle sosyal medyaya bakınca eksiklerimiz, kusurlarımız, eleştirilerimiz daha da çok artıyor. Sadece kendimize değil güzel anlar yaşayan ve mutlu olan insanlara da öfke duyuyoruz. Toplu katliam yani. Hırs, rekabet, öfke, belki ailene tepki ve en çok da kendine tepki. Böyle anlatınca bize çok da hizmet etmeyen duygular bunlar. Peki neden? Neden bu kıyaslama, kendini ispat etme, bulunduğun seni, olduğun varlığı bir türlü benimseyip kabul edememe hali.
Bunlar günlük hayatımız da alışageldiğimiz durumlar gibi görünse de aslında nedenler kendimizi değersiz hissetmeye çıkıyor. Kendimize değer veriyor gibi davranıp çoğu zaman aynanın karşısında gözümüzün içine bakarak seni seviyorum seni çok ama çok seviyorum diyemeyiz. Yapamayınca da komik ve saçma geliyor deriz. Şimdi deneyin kimler bu basit ama zor cümleleri mutlulukla söyleyebilecek 🙂 Öncelikle kendi değerimizi ortaya çıkarmamız gerekiyor. Kendi değerini anlayıp bunu kabul ettiğinde her şey o kadar kolay oluyor ki. Gülmek, kitap okumak, çalışmak, alışveriş yapmak.. Özgürlük alanına adım atıyorsun. Kendini her nerede ve nasıl bulursan bul alıp sevgi ile kabul ediyorsun. Bundan daha yüce bir his olabilir mi? Sonra o toz pembe gözlükler var ya hayatın bu kadar tatlı görünemeyeceğini iddia edip dalga geçtiğimiz. O gözlükler gerçek 🙂 Hayatınızda ki tüm sorunlar çözülmüyor veya dünya barışa kavuşmuş olmuyor belki ama sen kendini bu durumda da kabul ediyorsun ve bence bu dönüşüm ile hayatın ile ilgili daha sağlıklı çözümler bulabilirsin çünkü zihnin rahat:) Sen bir dünyasın ve sen değişirsen dünya değişir. O pembe gözlükler ile de hayatın olumsuz, problemli kısımlarını kabul edersin ama bakışlarını güzelliklere ve sevgiye verirsin, şükürler edersin. Sabah uyandığında içtiğin bir kahve, gülümsediğin bir insan, o gün kendine hazırladığın sağlıklı bir yemek ya da yazı yazabileceğin bir platforma denk gelmek… Hayata nereden baktığın tüm her şeyi değiştirir. O zaman insanlar ne der kim eleştirir kim hangi tatil de ben tatil de değilim of ne biçim hayat bu kaosu bulutlar gibi dağılır. Her gün güneş doğuyor ve ertesi gün dünya da oksijen olmazsa diye dertlenerek uyumuyoruz. Biliyoruz ki sabah o güneş doğacak, o gün başlayacak, yepyeni ihtimaller kapımızda olacak. Bu farkındalık maddi manevi tüm zenginliklerin kapılarını aralayacak desem kendin için bir adım atmayı seçer miydin? Kendin ile geçireceğin mutlu günlerin olsun. Unutma sen çok değerlisin ve özelsin. Bu dünyaya geldin ve şuan da varsın, bilincinle, ruhunla, bedeninle varlığına şükürler olsun.