Bir Nefes Allahım
‘Çiçeklerinin renklerinin güzelliğini aşıyor insanlarının insafsızlığı’ diyorum bazen. Bazen de bir elmayı yerken Halil Cibran’ın Ermiş kitabındaki şu sözlerde yaşıyorum; Dişlerinizle bir elmayı çiğnerken ona gönlünüzden deyin ki:‘’Tohumların benim bedenimde yaşayacak ve geleceğin tomurcukları benim yüreğimde çiçek açacak.Rayihân benim nefesim olacak, birlikte sevineceğiz bütün mevsimlerde.’’ Böyledir belki de bunu adıdır hayat. Bu iki uçta salladığımdır.
Bugüüün sevgili günlük bugün işte tefsir günümüzdü. Hayatımın tek rengi diyebilirim. Hayatımı aydınlatan tek renk belki de. Sadece bugün güneş doğuyor da geri kalan altı günümdeki Ay’ım bugünün güneşinin ışığından geri kalanları veriyor bana sadece. Bunu hissediyorum kendimde de. Oraya giden Ben’im de ruh halim önemli. Hani dün iyi değildi mesela önceki günden biliyorsun nasılsa. Anlatayım çok kötü de bir rüya gördüm. Ya kafamı örtüp yatıyorum tamam mı yerde yatıyorum ya ben buz gibi oluyor. Neyse bu sefer fazlaca örtmüşüm belli ki. Bi noktada çok zor nefes alabiliyordum kafamdan yorganı çekince bir nefes boşluğu bulabildim. O noktalarda rüyamda da aynı sıkıntıdaydım. Öfff nası bi iç sıkıntısı. Vay anasını gerçek hayattaki yetmiyormuşcasına rüyamda da aynı şeyler. Anlatmak bile istemiyorum ya laf dolandıkça dolandı görüyor musun? Anlatamıyorum günlük sevmiyordu işte orda da en büyük nalet derdim buydu. İşte yorgan beni bu hayatta boğarken orda da nefes alamıyordum. Ama ordaki nefessizliğim ..kalıyorum işte böyle ifade edemiyorum tam olarak içimin ormanlarını yakan hangi duygu? sevilmemek mi başkasını seviyor olduğunu görmek mi sevgimin havada asılı kalması mı.. Bilmiyorum gerçekten bu dünyada da yer yer beni nefessiz bırakan bu şeyi tanımıyorum dahi. Sonra sabah ezanı sırasında kalkıp camı açıyorum rüyamda ve biraz nefes alıyorum işte sanırım yorganla savaştığım dakikalar. Bi içimlik nefes bu hayatta da vericeksin değil mi Allahım? Bana o camı açtıracak vaziyeti ilham et. Kendi kendime yorgan olup kafama kadar çekmeden ne olur ilham et.
Derse gitmesem daha beter olucakmışım belli ki. Derse gittim, ders esnasında nefes almışım belli ki. Sonra toplulukla muhabbete geçildi hani. Bana böyle basıyor; ortam, durum, muhabbet. Habire yok su içmeye yok lavaboya tee gözlüğümü yıkamaya kadar nefes molaları için dışarı çıktım. Böyle işte dünya dar gelirmiş derler ya.
Ama şimdi bencil değilim derdimin küçüklüğünün farkındayım. Annemin rahatsızlığındaki gibi başka biri de bana derdini anlatırken içimden ‘ulan bu da ne ki’ demiyorum. Kibrimi yenmişim gibi inşallah. İşte bunu da anlıyorum imtihanlar bizi büyütmek için İdeal Kendim’ize yaklaştırmak için var. O yolu yukarı yürüyebilene aşk olsun. O yol ne isyanlarla döşeli ne ‘neden’ ‘neden ben’ lerle bilemezsin.
Bugünün tatlışlığını söyliyeyim; babam demin benim çayımı da doldurdu. Tatlışlık bunlar kalbe giden yollar tıkalı olmasa daha çok sevinirdim. Ama Allaha çok şükür tabi.