Yapılan en büyük hata böyle renkli bir coğrafyada tek renkliliği savunmak ve tek renkli kalmak için çabalamaktı. Ne kadar da boş bir çaba! Akıntıya karşı kürek çekmekten farksız. İlerlediğini zannederken bir milimetre dahi oynayamazsın yerinden, geriye sadece boşuna çektiğin küreğin kaslarında bıraktığı ağrı ve ilerleyememenin verdiği kızgınlık kalır. Sahi, bu yüzden mi herkesin bu kadar kızgın olması, öfkelerinin neye olduğunu bilmeden.
Ne zaman bilincine varacağız yağmur olduğumuzun ve bu coğrafyanın güneşin doğduğu yer olduğunun. DOĞU olduğunun. Burada yaşamaya devam etmek istiyorsak gökkuşağına razı olmalıyız o halde. Hem de bütün renkleriyle. Öyle ben sadece kırmızı isterim, yok ben turuncu,… Hayır, kendine gel! Gökkuşağı o, elbette bütün renkleri barındıracak içinde en asil haliyle.
Belki yağmur olup dört bir yanı sulama zamanı gelmiştir. Güneşimizi, doğduğu yeri, DOĞU’yu da yanımıza alıp, dünyaya rengarenk bir gösteri sunmanın vakti… Öyle hırçın değil, damla damla sakince toprağa su vermenin vakti gelmiştir belki. Kana doymuş bu toprakları eziyetten kurtarıp özüne döndürmeye , suyla buluşturmaya ne dersin?