Benden, Denemeler

Bazı Yaşanmışlıklar Üzerine

Gözlerinden hücum hücum boşalıyordu yaşlar. Uzaktan sarsılan bedeni fark ettiğimde aklımdan onu rahat bırakma düşüncesi geçmişti. Fakat öylesine içten, öylesine temiz ağlıyordu ki hiçbir şey yapamadan yanı başında buldum kendimi. Girdiği ve çıktığı her kapıda “gürültücü” olarak tanınan adımlarım sessizce beni buraya kadar getirmişti. Yanına oturdum. Acıyla irkildi vücudu. Gözlerinden akan yaşlar artık sadece hızlı değil, acı vererek damlıyordu özgürlüğün bu denli sessiz tutsaklığına. Hiçbir şey konuşamıyordum. Zaten konuşsam da bir şey değişmeyecekti. Sustum ben de. Kelimelerimin kimse için bir şey değiştirmeyeceğini, daha da ötesinde bunu yapamayacağımı, fark edince susmaktan başka bir şey düşünemedim. “Zaten bilirsin,” diye başladı söze, “konuşsam sadece enerji ve zaman kaybetmiş olacağım. Ama ben, benim amacım başka. Ben onu, yalnızca onu, üzülmekten, kırmaktan, yanlış sevmekten sürekli korktum.” Sesi giderek yükseliyordu. “Fakat ne yaptım? Gittim onun hayatını şah damarından siktim attım.” Bağırıyordu. Engelleyemedim. Acı ve pişmanlıkla sarsılan vücuduyla, birazdan yorgun düşüp bayılacaktı. Bir şey yapmadım. Gülümsedim. Yeni yeni büyüyordu. Sadece bir kere olsun bir insana konuşmadan, o boktan sesimle insanları rahatsız etmeden durdum. Gülümseyerek durdum. O ise, bir cümleyle paramparça olacakmış gibi, bir rüzgarla dağılıp gidecekmiş gibi hissizleşiyordu. “Acının duyguları körelttiği o an…” diye düşündüm. “demek dışarıdan böyle gözüküyormuş.” Fakat neydi çözümü bunun, intihar mıydı? O seçenek sadece bir kaçıştı diğer her gerçekten. Hem yakışmazdı da bu çocuğa. Yazık olurdu o özenilmiş karaktere. Kim bilir ne yaşadı? Peki ya başka? Ağlamak seçenek değildi. Bunu bir süredir izleyerek tecrübe ettim. Bu soruyu ararken bulmayı umut ettiğim cevap daha fazla gerçek değildi. Bir kere olsun gerçeği değil, duymak istediğimi işitmek istedim. Defalarca kovulmam gereken yerde çocukluk ettiğim için özür dilemeliydim fakat dilim varmıyordu. Yüzlerce ağırlık bağlanmıştı sanki sırtıma, taşıyamıyordum. Sadece bir derin, bir silik boşlukta yok olmayı beklerken ellerimi kollarımı ve dilimi bağlayıp bir daha kimseyi kırmamayı umuyordum…

                                                                                                                                                                                A. Talha YAMAN

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir