Benden

bayağılaşan hayat

Oturdum. Bu aralar odam salon ve mutfak arasında mekik dokuyorum. Sabah yedide uyanıyorum. Kahvaltımı hazırlıyorum. Kahvaltı hazırlarken bulduğum huzuru  anlatmak için kelime bulamıyorum. Benim için günün en önemli vakti ve saati. Kendimi en çok bu saatlerde kendim gibi hissediyorum. Yaşadığım bu sevgi dolu ve güzel anlardan sonra kendimi özenle hazırladığım  kahvaltıya veriyorum. Her şeyin monotonlaştığı Tekdüze olduğu hayatıma çayımı yudumlamakla devam ediyorum. Çayımı derin bir sessizlik ile yudumlarken bu eşsiz âna yapraklarını döken çırılçıplak kalmış bir incir ağacı eşlik ediyor. Apartmanımız yaklaşık kırk yıllık bir bina ve biz ikinci katta oturuyoruz. Yazın güzelim olan bu incir ağacı ikinci katta  oturmamıza rağmen dalları benim odama kadar uzanabiliyor. Kim bilir kaç yaşında ? Ömrü  boyunca kaç mevsim görmüştür ? Kaç kez böyle üşümüştür ? Hayatında kaç kez dalı kırıldı ? Kim bilir ? Bunu kendisinden başka bilemez. Sanki insanlara karşı devleşmiş, onlara inat kırıldıkça  daha da güçlü büyümüş gibi. Kırıldığı için öyle belli ki … Kim bilir belki de kırılmak onun için artık bizim yarına uyanacağımızdan  emin bir şekilde uyumak kadar sıradan bir edim olmuştur. Bu noktada kendimi insan olduğum için şanslı hissediyorum çünkü kalbim kırılsa da bu kırılganlığımı paylaşacağım bir dostum, bir annem ve bir babam vardı.

İnsanlar kırgınlıklarını başkalarıyla paylaşarak etkilenmeyi en aza indirgeyebiliyorlar. Sende kendini bu nokta da şanslı olduğunu fark ediyor musun? Kırıldığın zaman başkalarıyla paylaşıyorsundur kalp ağrını. Kimseyle paylaşamıyorsan bile içini dökebileceğin bir kağıt kalemin vardır. Oraya yazacak bir şeyler buluyorsun. Peki incir ağacı ne yapıyor, birine içine açabiliyor mu ? Biz bilemiyoruz ama o biliyor. Toprak neden negatif enerjiyi alıyor sence ? Konuşamayan, düşünemeyen canlıların kalp ağrılarını hafifletmek için mi ? Bilemiyoruz. Evren gizle dolu. Ama bu gizler değil mi yaşamayı eşsiz kılan. Yarın beni ne bekliyor diye mi başımızı yastığa koyuyoruz. Her gün yarın için mi yaşıyoruz yoksa güzel insan olabilmek için mi ? Güzel ne ki bu kadar önemsiyoruz ? Güzel olmayan ne ? Bütün algıları biz yaratmadık mi ? Neden şikayet ediyoruz, bu kurduğumuz düzensiz, adaletsiz  yaşamdan. Bu düzen bizim eserimiz. İnsanlığın eseri.

Acısını paylaşamayan canlıları yok ettik. Ahh incir ağacı keşke seninle dertleşme fırsatımız olsaydı. Benimle bakır cezvede pişirilmiş sen manzaralı sade kahveme eşlik edebilme imkanın olsaydı. Seninle insanlarla konuşamadığım, paylaşamadığım çok şeyi paylaşmaya ihtiyacım vardı. Açıkçası hayatımda nadide insan çok fazla var ama içimi paylaşmaya yeltendiğim kimse yok. Sanki herkes hem yakın hem uzak gibi. Kimse sana bakarken aldığım enerjiyi veremiyor. Nedenini anlayamadığım, gizemini çözemediğim çok şey var bu hayatta. Ama biliyorum ki yarın daima bugünden daha güzel olacak. Güzel düşünebiliyoruz ve tüm çabamız iyi insan olabilmek. Her şey bizim için fevkalade bir şekilde tasarlanmışsa biz bu evren de neden güzel yaşamayalım ? Sence ..?

Hadi gel seninle de bir sade kahve içelim …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir