Benden

AİTSİZLİK

Göz kapaklarının şişkinliğine baktı, göz altlarının morlaşmasına, göz bebeğinin hüznüne baktı…

Ne kadar süredir aynadan kendine baktığını bilmiyordu, ilk defa gözüne korkunç gelmişti, ilk defa çok yorulduğunu hissetmişti… Bu öyle alelade bir yorgunluk değildi, ruhun yorgunluğunun ne demek olduğunu bilir misiniz? Ruhunun yorulduğunu, en derinine kadar hissediyordu, ama çaresizdi… Hayattaki en acı verici olan da çaresiz olmak değil miydi? Çok çaresizdi, kafası allak bulak oluyordu her gece. Ne yapacağını bilmiyordu, nasıl bir hayatın içinde olduğunu bile bilmiyordu, nerde olduğunu bilmiyordu, nerde olması gerektiğini bilmiyordu…

Nerde olmalıyım? Neredeyim ne yapacağım, ne yapmalıyım?

Bütün gecelerini allak bullak eden soyka sorularla baş etmeye çalışıyordu.

Siz ‘aitsizlik’ ne demek bilir misiniz? Ruhunun her gece savaş vermesinin ne demek olduğunu bilir misiniz peki? Mütemadiyen bitmeyen uykusuzluğun ne demek olduğunu bilir misiniz?

Kendini olabildiğince yalnız hissediyordu. Hayır hayır! Anladığınız yalnızlık duygusu değil, çaresizliğin yalnızlıkla birleşmesi olan yalnızlık…

Ne yapacağını bilememek, kiminle konuşacağını bilememek, ya da konuşmak istemediğin kişilerle konuşmak zorunda olmak , bulunmak istemediğin yerde bulunmak zorunda kalmak, görmek istemediğin boğucu havayı tüm benliğinle hissetmek… Çaresiz bir yalnızdı, sarsak ruh haliyle boğuşmaktan yorulan ruhuna acıyordu!

Herhangi bir şekilde iyi hissedememek , istediğin kitapları okuduğunda bile zevk alamamak, sevdiğin müziğe hasret kalamamak, aşık olduğun şaire tahammül edememek…Evet, çaresiz yalnızlık bu, çaresiz bir yalnızdı…

Hayal dünyası izdihama bulanmış gibiydi, bu Tanrının bir cezası mıydı, neydi bu, neden böyleydi?

Hoyratça gelen fikirlerinin bir sonu yoktu, örselenmiş yıllarına yeni bir yıl ekleniyordu sadece, her dakikasının aitsizlikle dolu olduğu, her saniyesinin hüzünle bittiği bir zaman olacaktı,

“Şu an buradayım ama olmamalıyım, şu an orda olmalı mıyım ‘hayır oraya ait değilim’.  Nerede olmalıyım, ne yapmalıyım..”

Sislenmiş hayal dünyasına bir türlü ulaşamıyordu. Ukubete uğramış yaşamı, bir mahkûmun özgürlüğü gibi belli belirsizlik içinde geçiyordu.

Kim bu karşımdakiler, kim bu aynadan bana bakan, hangi gökyüzü bu, hangi zamana ait bu sarımsı ağaç yaprakları, griye boyanmış bu hava da ne, kimin bu kasvetli yüz…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir